Pisliğine yiyenler
Tavukları almışsın, durumun iyiyse kırmızı et alırsın tabi. Eş dost ya da aile efradı toplanıp gidersin pikniğe, dağa taşa veyahut belediye parkına. Bir sürü takım taklavat, mangal, kilim, battaniye, arabayı park edip iki üç postada taşırsın, sinir katsayıları da yükselir. Dersin ki, ulen yiyeceğimiz üç parça kanat, sanki Avşar elleri kalktı göç eyledi, taşı da taşı. Eşyaların içinde her şey olacak tabi maşa almazsan çeviremezsin, tabak olmazsa nede yiyeceksin, tencere olmazsa neye koyacaksın, battaniye (eskiler sergi derlerdi) olmazsa yere ne serip yayılacaksın. Hele bir de pazar günüyse tövbeler olsun, yer bulabilene devlet üstün hizmet madalyası vermeli, şehirden kaçan soluğu parkta, mesire yerlerinde alır. Mahşer yeri gibi bir sürü adam, top oynarken Kuvayı Milliye safında harp ediyormuş gibi ünleyen çocuklar ve de semaya yükselen mangal dumanı, aman yâ Rabbi, harp tayyaresi geçse ne döndüğünü anlayamaz. Arkadaş grubunun mangal lideri tüm mükellefiyeti üstüne alıp, âdeta silahlı kuvvetler mensubu gibi ‘’emir komuta bende’’ deyip vaziyeti kumanda etmeye başlar. Bu ahbap grubu kalabalık ise bunları birkaç sınıfta incelemelidir: 1. Hadiseyi çekip çevirenler, idare edenler 2. Vaziyeti idare edenler, bunlar çalışıyormuş gibi yapıp ara sıra mangala rüzgâr yapar, haricinde eli böğründe durur 3. İşi iyice arsızlığa vurup, iyiden iyiye yayılanlar. Bu sınıfın bir hususiyeti de oldur ki, bunlara kimse bir şey demez, kızmaz. Kızamaz değil, kızmaz. Adamlarda bir şeytan tüyü olur ki, söylemeyin gitsin. Mesela ikinci sınıftakiler çalışmasa şimşekleri üstüne çekip, kendilerine ‘bu herifi bir daha çağırmayın’ dedirtir. Ama bunlara kimse bir şey demez.
Neyse, mevzu organize edilip, ‘mangal başı’na sessiz bir akit ile biât edildikten sonra alınan malzeme hazırlanır, o sırada ikinci sınıf salatayı yapar, birisi su doldurur gelir, közler hazır olunca malzemeler mangala atılıp, semaya yükselen dumana bir katkı da tarafınızdan gelir. Pıusssssss diye mangalda pişen, otuz günlük hormon harikası tavuklar ilk kalite kontrolünü mangal başı tarafından görürken, grubun aklı başında fakat mevzuya dahil olmayan adamının da fikri alınır. ‘Ağğğbii, pişti mi bi de sen bak’ abimiz gelir, ‘falan yeri daha kanlı, bir iki daha cızbız yap kendine gelir’ deyu âli fikirlerini beyan eder. Nihayetinde tencerede toplanan pişen malzeme, mangalın bir kenarına soğumasın diye konur, bir akl-ı evvel hemen müdahil olup ‘tencerenin kapağını açın ye deeelse sulanır’ tavsiyesinde bulunup, sanki devlet nişanı bekler gibi kenara çekilir. Akl-ı evvelin fikri dinlenir, tencerenin kapağı hafif açılıp, kalan ganimet pişirilmeye devam edilir. Neticeten pişince, afiyetle yenmek için masaya konur. Grubun en safı meşrubatı doldurur, bir kere doldurdu mu geçmiş olsun, ebeden bu kutlu vazife ona yüklenir. İlk başlarda hücum marşı ile tam koordineli hareket taâm ekibi, sonradan kesilmeye başlar ve nihayetinde gruptan ilk kopmalar başlar. Ölümüne cılız arkadaş, adeta feza boşluğunda bırakılan kapsül gibi masada ilk havluyu atan olur. Fakat problem şudur ki, ganimet haddinden fazla alınmıştır ve uşaklar doymasında rağmen bir yeme faslı başlar, kemikler iyi sıyırılmadan (mazeret hep aynı, hayvanlara veririz) yenmeye başlar. Artık işin bu kısmı işte pisliğine yemektir. Karın ramazan davulu gibi olur, kemerler gevşetilir pisliğine yeme ritüeli ekipteki ‘yemek yemesiyle meşhur’ zâtın ‘çok yedik yavv’ komutu ile âdeta fabrikalarda çalan zil, içtimada sonuncunun son rakamı söylemesi gibi idrak edilir ve et buttan köpüren ve âdeta obez olan hayvanların sofrasına doğru istikamet alır. Aslında kedi köpek de toktur, ama o da pisliğine yer, hatta bu nevden hayvan öyle arsızlaşmıştır ki, yavan ekmeğe filan hayatta burun kıvırmaz ve evvela karın doyurmaya sonradan da pisliğine, yer de yer…
Yorumlar
Yorum Gönder