Ben Süleyman Mutlu, intihar etmemek için rock müzik dinlemiyorum
Sonda söyleyeceğimiz başta söyleyelim: Müzik ruhun gıdası filan değil hemşerim! Bir düğüne gidilmiş ve çalan müzikler tesirinde mabad da dahil şıkır şıkır sallanmış ve oynanmıştır, düğün bir kere olur, oynanacak değil mi, oynanacak. Mevzu nasıl başladı peki? Şarkıcı abemiz kıymetli misafirler ler ler ler, düğünümüze ze ze ze, bi ki ses deneme diye söze başlarken ne bu adam -hadi adı Hülâgü olsun- ne de şarkıcı abemiz işin bu noktaya geleceğini asla bilememişti ve o an… Hülâgü abi başladı ufaktan el çırpmaya, sonra yanına 32 senelik ahbabı Cengiz geldi ve oturmaya mı geldik diye Hülâgü abimizi kaldırdı, bundan sonra olacaklardan ve otoparkta bırakılan eşyalardan artık müessesemiz mükellef değildir! Birden o ağır adam, orta yaş hatta ihtiyar sınıfına girmiş şahıs adeta bu karakter gömleğini düğün salonu kapısında bırakmış gibi ölümüne oynamaya başladı ama bu oynama değil, bu artık Hülâgü abi için beyefendiliğe veda partisi, bu bir intihar, bu şahsiyet denilen mefhumun kıyma makinesinden iki kere geçilip çiğ köftelik kıyma edilişi! Manasız bir sürü hareket, görenler ‘bu hangi yöre ayol’ diye düşünedursun, Hülâgü Cengiz’in kucağında bile oynamış, Roman havası eşliğinde evin kirlilerini de bir güzel elden geçirmiştir. Beyazları renklilerden ayırmamış olacak ki, dünyada bir eşi olmayan eşi hanımefendiden de fırçasını yemiştir. Düğün biter, at ahırı gibi kokan salondan çıkan Hülâgü koltuk altlarını eliyle yoklar yoklamaz bu ahırlık vaziyetine katkılarından dolayı hicap ile gurur arasında gider gelir. Develer tellal iken, bir gün evinde otururken birden telefonu titrer -hadi dramatize edelim- acı acı titrer, bir de ne görsün, kendi videosu sosyal medya kanalizasyonundaki fiyakalı yerini almıştır. Aa, bu neymiş derken o geceyi hatırlar, kıymetli misafirler ler ler, devamını o getirir, hay düğününe ne ne ne, bu yahu hu hu hu… İlk başlarda gelen aramalara evet hıhı diye ufak antidepresan tebessümleri ile mukabele ederken, telefonlara bakmamaya başlar, adı oynak Hülâgü’ye çıkmıştır, kendi kendine, Cengiz zaten çengi diye nam salmış, ama sen, koskoca genel müdür, o kadar genel ki gepgenel müdür, bu hallere düşecek adam mıydın, bu hallere düşeceğine domat kabak haline düşeydin diye hayıflanır.
Şimdi Hülâgü abemizin bu hikayesinden, çalışmak hazinedir filan diye mana mı çıkaracağız? Kat’iyyen, asla. Ruhun gıdası olduğu iddia edilen müzik öyle bir afyondur ki, insanı ne hâle getirir, ancak tesirinden çıkınca anlarsın. Ruh böyle bir gıdaya ihtiyaç duyar mı? Ay dont kınov. Fakaat, şöyle bir fakat var, nasıl ki afyon (Ayfon değil ha) temiz ellerde hastalıkta kullanılıp ahaliye ameliyatlarda rahat ettirirse, müzik de aynı şekilde doğru ellerde düşmana karşı mesela harpte silah olur. Amma değil mi bir mehter çalsa, hangimiz coşum coşum olmayız? Hangimiz, Google haritalardan ‘şu Viyana kaç km, yaz, yürüyerek, ee varılır ya’ diye hesaplara girmeyiz? Doğru ellerde doğru silah diye buna denmez mi? Peki bunun arabeski var, rockı var, geleceksen gel gayrı gaydırı gubbak Cemilesi var, ne yapacağız? Mümkünse uzak duracağız, yahu ne çabuk unuttuk bu akşam ölürüm şarkısı çıkınca milletin limon keser gibi kendini kesip intihar ettiğini? Hâli hazırda hepimiz arabesk dinleyince ıraklara dalıp gitmiyor muyuz? Hasılı kelam, insan psikolojisinde bu kadar derin tesirleri olan böyle bir fenomenin, dikkatli kullanılması, aksi halde neticelerine katlanılması hakkında kanun hükmünde kararnâme… Ben Süleyman Mutlu, 36 yaşındayım, intihar etmemek için rock müzik dinlemiyorum…
Yorumlar
Yorum Gönder